28 Ekim 2010 Perşembe

TUNA'NIN ÖZLÜ SÖZLERİ ;))

Bir önceki postumuzda,Tuna'nın özlü sözlerini ;))) yazacağım demiştim,gün geçtikçe,kelime dağarcıkları genişliyor,kendileri gibi lafları da büyüyor çocuklarımızın maş.bazen öyle laflar ediyorlar ki,inanamıyorsunuz.hatta bizim bile aklımıza gelmeyen,ya da konuyu hiç o yönüyle düşünmediğimiz şeyler söylüyorlar.ah içlerine girip bir kurcalayabilsek,kim bilir neler düşünüyorlar,neler hissediyorlardır.aldığım notların bir kısmını bulamadım ama bulduklarımı yazıyım bu gün,Tuna'da laf çoooook,daha sonra yine eklerim inş.


* daha kreşimiz açılmamıştı,Tuna sıkıldığı zamanlar çizgi film izliyordu.yemeğe oturduğumuzda,muhabbet etmeye başladık ama T.V. açık değildi,bir süre sessiz kaldıktan sonra söze başladı "anne,ne yakalamaya çalışıyolarsa,düşüyolar,sonra kafalarının üstünde o dönüyo hep dimi?" ne anlatmak istediğini biraz düşündüm,çünkü konuştuklarımızla alakalı bir şey değildi sonra anladım ki,seyrettiği çizgi filmlerden bahsediyormuş:))) mesela,Tom ve Jerry çizgi filminde,masum fareciği kovalayan hayin kedi,bir şekilde düşüyor ve ya başına kötü bir şey geliyor ve kedinin kafasında el ele tutuşan farecikler dolanıyor ;))


*artık tek başına uzun süre oyunlar oynayabiliyor maş.daha önce oyunlarında hep ben de vardım ve bütün işlerim kalıyor,birikiyordu.ben mutfaktayken yanıma geldi ve"anne,bana kağıt verebilirmisin?"dedi"ne yapmak için istiyorsun annecim?ona göre veriyim"dedim."kostüm yapcam"dediğinde,o minik ağızdan (kostüm)sözcüğünün çıkışı o kadar tatlıydı ki,ister istemez gülümsedim ve sarılıp öptüm minik kostümcüyü:)haaa,bu arada,kostümleri de F.B.li futbolculara yapıyormuş;)


*Ramazan ayında Kocatepe camii'nin avlusuna kurulan kitap fuarına götürdüğümüzü yazmıştım daha önce sanırım İnci Dila ve Tuna'yı.ordan Tuna çok sevdiği ve ilgilendiği için,ona Barbaros Hayreddin paşa'nın çizgi film cd.sini almıştım.kim bilir kaç kere hatmetti;)ama hiç bıkmadı,her seferinde başka bir ayrıntıyı yakalıyor seyrettikçe.salona girdiğimde hem hoplayıp-zıplıyor hem de gözünü çizgifilmden ayırmıyordu "ne oldu annecim?"diye sordum.düşmanların geldiği sahneymiş,bakmasam bile,müziğinden anlaşılıyordu,"heyecandan çişim geldiiii"dedi.sıkışmış,kıvranıyor ama aynı zamanda seyretmek te istiyor kerata:)cd.yi durdurup,çiş arası verdik heyecan dolu filmimize ;)

*Tuna tam bir balık.burcu çok etkiliyor herhalde,balık burcu suyu çok severmişya.yazın anladım ama kış geldi artık,yine yazın yaptığı gibi,küveti doldurup,hem oyun oynayıp,hem de banyo yapmak istiyor.öksürdüğü dönemlerde iyi oluyor aslında,dr.umuzun dediği gibi,buhar bronşlarını açıyor.ama Tuna'yı bıraksam,sabahtan akşama kadar kalacak banyoda.duştan akan suları omzuyla ittiriyor,"yeeeeaaah"sesleri çıkartıyordu"ne o oğlum?şimdide sularla mı savaşıyorsun?"dedim banyodan çıkartmak için girdiğimde"değil anneee,onlar ok,kalkanıma saplanıp,düşüyorlar yere"dedi :)) herhalde,yine kendini Ulubatlı Hasan falan zannediyordu;)

*yine bir banyo sefasında,epey oynadığı için,başını ve vücudunu şampuanlayıp çıkarmak için banyoya girdim.eleriyle küvetin duvarındaki fayanslara yapışıyor,ordan kurtulup,bana yapışıyordu"oğlum,üstümü ıslatıyorsuuun"dediğimde "ben mukdanıs(mıknatıs yani)adamıııım"dediğinde çok hoşuma gitti (mukdanıs) kelimesi,bir kaç gün söyletip söyletip gizli-saklı güldük,çok bozuluyor çünkü yanlışına gülünmesine...

*Tuna'nın radarları çok iyi çalışıyor maş.sizi dinlemiyor,başka bir şeyle uğraşıyor zannediyorsunuz ama aslında tüm vurgu ve ses tonlarına kadar dinliyor :) nerden mi biliyorum?geçen sene sınıfta,öğretmenlerinin kısık sesle,kendi aralarında konuştuğu özel meseleleri gelip bana anlatıyordu.geçen seneki Tuğba öğretmen'e "aman hocam,Tuna'nın radarlar çok açık,özel şeyler konuşacağınızda dışarda konuşun,annenizin yaşını bile öğrendim"diye uyardım :)) aynı uyarıyı bu seneki Hatice öğretmenimize de yaptım.kreşteki herkesi öğrenci-öğretmen hiç fark etmiyor,incelemeye almış.Tuna sayesinde hemen hemen her gün farklı bir öğretmen ya da öğrenciyi tanıyorum:)unuttuğumda ise fırçayı yiyorum,akıl mı kalmış bende,çabucak unutuyorum işte.hemen hemen 1 ay kadar önceydi,bir gün kreş dönüşü yine anlatmaya başladı"anneee,biliyomusun,4 yaşların yardımcı öğretmeni Elif öğretmen var,çok tatlı,ama biraz nasırlı konuşuyo"dedi ben"!!??? nasıl yani,nasırlı ne demek?"dedim,şaşırdım tabi.düşündü,açıklayamadı ve "yani böyle yumuşaaak,çok tatlı konuşuyo işte" dedi.ertesi gün kreşe bırakırken,yavaşça kulağıma eğilip"işte Elif öğretmen bu"dedi.konuşmasına dikkat ettiğimde,gerçekten yumuşak bir tonla ve birazcıkda peltek konuştuğunu farkettim:)))

*Hatice öğretmeni'ni o kadar çok seviyor ki.bende çok mutlu oluyorum gerçekten.çünkü bana çok bağlı olduğundan,neredeyse yapışık geziyorduk.benden başka kimseyle de irtibat kurmuyor(teyzeleri hariç),beni çok bunaltıyordu bazen.bir gün evimize ziyarete gelen Hatice öğretmen gittikten sonra,salona geldiğimde Tuna'yı Hatice öğretmeninin sandalyesine oturmuş,bardağında kalan çayını tepeye dikerken buldum.ve bu çocuk,benim su içtiğim bardaktan su verdiğimde"seninbardağın mı?başka bardakla ver ya da neresinden içtin?"diye soran çocuk,çok şaşırdım."anneee,benim kısırımı Hatice öğretmenimin tabağına koy,ordan yiyceeeem"dedi.baktım,öğretmeninin çatalını almış "annecim,tamam,tabağına kısır koyarım ama başkasının çatalıyla,kaşığıyla yenmez"diye ikna edip kendi çatalını verdim.biraz sonra "anne,Hatice öğretmenim maydanozunun yaprakmarını yemiş,öbür tarafını tabağına koymuş,bana da maydanoz ver,bende öyle yapıyım"dedi :) ve o gün Hatice öğretmenin bardağını yıkatmadı bana "anne,Hatice öğretmenimi özlersem bakarım,bu bardağı yıkama tamam mı?"diye odasına götürüp çekmeceli dolabının üstüne koydu,gelip-gidip su içti çay bardağıyla :)) çocuk sevildiği yeri bilir diye boşa söylememişler yani ;)zaten kızımız da yok,Hatice öğretmeni nüfusumuza geçircez artık;)) gerçekten çok ilgili,çok idealist ve işini severek,özveriyle yapan,fedakar,başarılı bir öğretmen Hatice öğretmen.yaşının üstünde bir olgunlukla ve akıllıca hareket ediyor maş.aynı zamanda yüzündeki gülümsemeyi hiç eksik etmediği gibi,Tuna'nın yaptığı her şeyden haberdar ediyor beni,bir anne başka ne ister ki?yani oğlumun sevdiği kadar var.Allah gönlüne göre versin inş.kızcağızı da incelemeye almış,hangi renk toka takmış,yok efendim sabah pembe tokaları varmış ta,öğleden sonra mor tokasını takmış v.s. :))bazen özledim diye ağlayınca,resmini çiziyoruz öğretmenlerimizin.Hatice öğretmeni,yardımsı Yasemin öğretmeni,geçen seneki Tuğba ve Derya öğretmenlerini de özlemiş,onlarınkini de çizdik.ama sınıfta giydikleri beyaz önlüklerinin cepleri farklı yerdeymiş,Tuğba öğretmenin sağ tarafta,Hatice öğretmenin sol taraftaymış(ya da tam tersi,ben onun kadar inceleymediğim için çizdiğim halde unutuyorum işte).zavallı öğretmenlerin çekeceği var oğluşumdan;)yani burdan da anlaşılıyor ki,kreşimiz iyi gidiyor bu sene maş.

*kreşin açıldığı ilk haftalar gitmek istemiyordu kreşe ve nasıl ikna edip götüreceğimi şaşıp kalıyordum,en etkili yöntemlerimden birisi;"kreşe,okula gitmeyene,iş vermezler,işe gidemeyince de para kazanamazsın,paran olmadığı için kimse sana bir şey satmaz,dilenci olursun,karışmam Tuna.bak dilencilere kapıyı açmıyoruz bile,herkes sana kapısını kapatır,açmaz,öyle mi olsun istiyorsun yoksa?" evet biliyorum,çok kötü bir şey ama başka türlü ikna olmuyordu ne yapıyım :( artık taktikler geliştirmeye başlamıştı kerata "anne,hayvanlar okula gidermi?"dedi bir gün,lafı oraya getireceğini ne biliyim,bende bir güzel açıklama yapmaya başladım "hayır annecim,hayvanlar okula gitmezler.."lafım bitince"ben hayvan olmak istiyorum anne"dedi,bir an ne diyeceğimi bilemedim.başka bir gün,kreşe götürürken "bu gün eve gittikten sonra beni ara tamam mı?"dedi.sözümde durduğumu görsün diye de Hatice öğretmen'e konuşabilirmiyiz Tuna ile?"dedim,sağ olsun yeterki alışsın diye kızcağız "tabi,veriyorum"dedi ve verdi.o sırada tuvalattelermiş,konuşmak istemedi,zaten ben de söz verdim diye aramıştım:))biraz sonra konuşmadı diye pişman olmuş olacak ki,öğretmenine"annemi arıyalım mı?"deyince,sağ olsun aradı,söylediği tek şey"erken gel almaya,tamam mı?"oldu.biraz sonra yine aramak istemiş,Hatice öğretmen "ama senin anneni ararsak,bütün arkadaşların da aramak ister annelerini tatlım"demiş,baktı olacak gibi değil,biraz sonra elleriyle gözlerini kapatıp "öğretlenim,gözlerim görmüyooor"demiş :)) Hatice öğretmen de,"gözlük kullandığı için aceba gözleri ağrıyor olabilirmi?ya da gözüne bir şey mi kaçtı aceba?diye düşündüm"dedi yazık.kızcağızı telaşlandırmış kerata,"aman hocam,onlar hep taktik,aldanmayın"dedim çıkışta konuştuğumuzda :))

*bir akşam yatağına yatırdım,ben de o uyuyana kadar yanında yatıyorum.hiç bahsi geçmediği halde "anne,ben askere gitmek istemiyoruuum" dedi."nerden çıktı şimdi annecim,daha çooook var senin asker yaşına" dedim.ah şu aşırı duygusalığı yok mu,mahvediyor beni bazen,balık burcu işte,ne yaparsın, gözlerinden inci gibi yaşlar süzülmeye başladı kuzumun "neden ağlıyorsun kuzum?bir şey mi oldu?"dediğimde "ama beni orda öldürürleeeer"diye ağlamaya başladı yavrum :..(( çok üzüldüm,ben de duygulandım,gözlerim doldu ama soğuk kanlılığımı koruyarak,uykuya huzurlu dalsın istedim "tamam annecim,sen gitme askere,hadi şimdi mutlu mutlu uyuyalım deyip,öptüm ve sarıldık :( T.V.de kanal gezerken bazen haberlere v.s. raslıyor,yanında olduğumda hemen müdahale ediyorum,çabucak değiştiriyorum kanalı ama yine de etkileniyorlar işte.

*kreşe bu sene kankisi Sueda ile gidiyorlar.bazen ben götürüyorum,çıkışlarında Sueda'nın annesi Nergiz alıyor,bazen de tam tersi oluyor.çok keyif ehli keratalar,çıkışta kreşin bahçesinde saatlerce oynamak istiyorlar,hatta nerdeyse bütün öğretmenler,görevliler evlerine dönerken,bizim mesaimiz okulun bahçesinde devam ediyor ;)geçen hafta,çıkışta ben almıştım ve Sueda ile oyun oynamak istediler ama oyun zevkleri,cinslerinden dolayı farklı olduğu için,Tuna savaşlı,vurdulu-kırdılı,erkeksi oyunlar oynamak istiyor,Sueda da hanım hanımcık,kız oyunu olan evcilik oynamak istiyordu.ben hiç müdahale etmedim,bakıyım nasıl çözüm bulacaklar diye.biraz sonra,her ikisinin de istediği olmuş,Sueda anne,Tuna baba,Sueda'nın oyuncak günü için getirdiği bebek te çocukları olmuş.kreşin avlusundaki taburelerden masa ve sendelyelerini yapıp,bir de ev kurdular kendilerine:) eeee,bana duygusal anlar yaşatıp,"ben askere gitmek istemiyorum"diye ağlayan Tuna,savaşa gidecekmiş evcilik oyununda.Sueda da haliyle göndermek istemiyor uzağa eşini ;)) Tuna biraz sonra" hıııı,onun da çözümünü bulduuum,savaş,evimize yakın yerdeymiiiiş"deyince,ben orda koptum artık :)))tabi ki onlara çaktırmadan güldüm:) sanki işe gidiyor da iş yeri evine yakın olacakmış gibi,çok sevimli oluyorlar bu sıpalar bazen yaaa ;))

*bir kaç gün önce,havayı kapalı görünce,içi mi sıkıldı çocuğun ne? "anne,şimdi yazın da değil,kışın da değil,yışın dimi?"diye sordu :)))) bu günlerde yine çok uyduruk kelimeleri var :))

*yine bir şeyler uydurmuş:))yanıma gelip"yeni istan lar var biliyomusun anne?"dedi."nasıl yani?"dediğimde saymaya başladı "şaldaristan,kaldaristan,yavrumistan..." :)))) "nerden çıktı onlar?"dediğimde "ben buldum oraları"dedi :)))

*geçen haftalarda oynanan FenerBahçe-Kasımpaşa maçını babasıyla birlikte izlediler.en büyük zevklerinden biri,babasıyla maç seyretmek.babasının odasına çıkarken,merdivenlerde sesi değişmeye başlıyor,daha erkeksi konuşmaya çalışıyor,kendini çok büyümüş hissediyor canım yaa.onlar erkek-erkeğe maç izlerken,ben de kendime zaman ayırabiliyorum,çok işime geliyor açıkçası;)tabi gol kaçırdıklarındaki o üzgün ses tonları,gol attıklarındaki o gururu ve sevinçlerini duyuyorum.maç,5-2 FenerBahçe'nin galibiyetiyle son dakikalarda bitmek üzereyken,Tuna'nın "6.gölü niye atmadılaaar?"sorusunu duydum.babsı"maç bitiyor oğlum,5-2 öndeyiz ya"dedi.babasının lafı biter bitmez 6.gölü attı FenerBahçe,babsı"oğluuuum,bak bildin,sen öyle deyince,6.gölü attılar "diye sevindi.aman Allahım,bizimki bir havalara girdi,kendini kahin falan zannetmeye başladı,babsına "hadi,arkadaşlarını arasana,söyle,Tuna bildi 6.gölü de,hadi"demeye başladı :)) maç seyrederken ve maç sonrasında babasının arkadaşlarıyla telefonda maç yorumları yaptıklarını biliyor tabi,kendisini onlara anlatsın isteğiyle yetinmeyip,bir kaç gün sonra İstanbul'a bir iş için gidecek olan babasına "Şükrü Saraçoğlu stadına gittiğinde,Fenerli futbolculara da söyle,6.gölünüzü Tuna bildi de,tamam mı?"diye uçuk kaçık bir istekte bulundu garibim :))

en son macerayı,dün gece yaşadık.sıcağı sıcağına yazıyorum yani;)) bu gece Allah nasib ederse,24:00 otobüsüyle Antalya'ya,halamın torununun düğününe gidip,pazar akşamı da döneceğiz.hava çok yağmurlu,ne kadar gezebiliriz bilmiyorum ama inş.güzel geçer bu kısa tatilimiz.nedenini bilmiyorum ama Tuna'nın ençok gitmek istediği illerimizden birisiydi Antalya,yine nedenini bilmiyorum ama diğer en çok görmek istediği ilimiz ise Zonguldak.buralarda birileri olduğu için değil,halamın kızını,torunlarını da tanımıyor çünkü,Antalya'yı onlar için istiyor desem,Zonguldak ta ise hiç kimsemiz yok.gitmek için hiç hazırlığımız yoktu,dün Tuna'yı uyuttuktan sonra,bavullarımızı hazırlamaya başladım.normalde geceleri hiç uyanmaz aslında maş.ama,gözlerini ovuştura ovuştura ütü odasına geldi,şaşırdım,hemen kucakladım geri yatağına gittik.sabah kalktığında,kreşe gitmek üzere hazırlanırken sordum"dün gece uyanıp,ütü odasına geldiğini hatırlıyormusun oğlum?"diye."hıııı,evet,gece geldim,yatağında yoktun,yorganını güldürmemişsin,ağlıyordu"dedi.çok şaşırdım,aceba hala uykulumu,sayıklıyormu?diye baktım,uyanıktı,klozette kaka yapıyor bir taraftan ;) "nasıl güldürmemişim Tunacım?"diye sordum,işini hallettik ve olay mahalline yöneldi ;)gece uyandığında saat 02:00 civarlarıydı ve babası da daha yatmamıştı,bende aslında yatmış fakat bu güne fazla işim kalsın istemediğim için kalkıp,biraz hazırlık yapıyım diye battaniyeyi üzerimden,yan tarafa atıp,açık bırakmıştım yatağı.sabah ta kalktığım için,benim yattığım taraf açık duruyordu,"bak,hala güldürmemişsin"dedi :)) biraz geç te olsa anladım ki,yatağı düzeltmemişsin demek istemiş :))babası da uyandıktan sonra yorganımı güldüreceğimi söyleyip,çıkmak için hazırlandık:)

yazmıyorsun diye isyan eden arkadaşlar,alın size bir dolu macera,oku oku bitmez ;))

22 Ekim 2010 Cuma

HAMAMÖNÜ'NDE BİR RAMAZAN AKŞAMI,MİNİ PEYNİRLİ PİDE..

Arkadaşlarımızın isyanı üzerine,şartlarımı zorluyor,hemen bloğumuza birşeyler ekliyorum.aslında yazacak,ekleyecek konu ve fotolar çok ama gerçekten hayatımızda o kadar yoğunluk var ki,bir türlü zaman çalıp giremedim.gerçekten isyan ettikleri kadar da var hani,taaaa,Ramazan dan kalmışız;))ben bile baka baka bıkmıştım aynı şeylere:))yine Ramazandan kalma fotolarla devam edelim o zaman,o güzel günü atlamak istemiyorum çünkü,sonrada,sırayla devam ederiz postlarımıza inş.mesela,Tuna'nın boyundan büyük ve komik lafları var,ama farklı yerlere not aldığım için,onları toparlamam lazım,bir sonraki postumuzda da onları ekleriz inş.şimdi,geçelim fotolaraaa...





Ulubatlı Hasan,yine sancağı dikmiş;)))yalnız,burdaki ayrıntıya dikkat,sancağın üstüne,mehter takımının ellerindeki sancaklarda olduğu gibi bir şey takmış.o şey de,benim tacım oluyor:)) bu arada,ne kadar oynadıysa o sancakla,parçalanmış zavallı sancak;)

Tuna'ya renkli bir atıştırmalık yapmıştım burda.çöp şişe,bir salatalık dilimi,bir kırmızı biber dilimi geçirerek,sağlıklı bir atıştırmalık yaptım,böyle şeyler ilgilerini çekiyor çocukların,tavsiye ederim..


bu da,bir sabah kahvaltılığı oğluşumun,patates kavurması ayıcık:))

bu Ramazan,Hamamönüne gittik iftar etmeye.çok güzeldi gerçekten.oraları çok güzel düzenlemişler ve eğlenceler,canlı yayınlar yapıyorlardı.hem Tuna'ya aldığım"Mehmet Akifle bir gün"kitabında okuduğumuz Mehmet Akif Ersoy'un kabrini ziyaret ettik beraber,hem de oraya gömülmeyi vasiyet eden güzel insan Muhsin Yazıcıoğlu'nun.aynı zamanda,Tacettin Dergahı da orada olduğu için,çok manevi bir havası var,Ankara'da olupta,şimdiye kadar gitmeyenler,çok şey kaçırmış derim...
iste o çok sevdiğim,eski evlerin,eskiyi hatırlatan anıların bulunduğu dar sokaklardan birisi.kim bilir kimler,ne anılar yaşadı oralarda...

giyimden yiyeceğe,takıdan mutfak gereçlerine her tür stant kurulmuş,insanın hem gözüne,hem gönlüne hitab ediyordu..burası da,Beypazarı ürünlerinin satıldığı stant..

Tuna'ya ve İnci Dila'ya bardak aldık.Dila'nınkine çiçek desenleri yaptırtıp,üzerine ismini yazdırdık,Tuna'ya da Tuğra ve Sancakta olduğu gibi üç Hilal'in bulunduğu Osmanlı figürleri,yanına da ismini yazdırdık,ikisininde çok hoşuna gitti.

burda da bardağını inceliyor kerata:)

Mehmet Akif Ersoy'un müze haline getirilen evinin bir bölümü..
burası da,fotoğraflarının olduğu başka bir bölüm..

işte,merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabri.Tuna yine en sevdiği bayrağın yanında buluverdi kendini...


burası da,Tuna'nın en ilgisini çeken stantlardan birisiydi.kılıçlaaar,hançerleeer,bıçaklaaar,neler yoktu ki.Zülfikar bile vardı:)


Karagöz ile Suzan:)))Suzan teyzemizin başının üstündeki sokak lambası,Hint kadınlarına benzetmiş onu:)))İnci Dila poz verdi Kargözle ama Tuna'yı ikna edemedik bir türlü:))hatta,Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Hürrem Sultan da dolanıyordu şenlik alanında ama onları yakalayamadık,hoş,yakalasak ne olacaktı ki,Tuna utandı,saklandı beni görürler diye;))güzel bir Ramazan akşamıydı,yaşandı ve güzel anılara kaydedildi...

bu güzel çiçekler de,balkon bahçemizde tohumdan büyüttüğümüz çiçeklerimizin son hali..
bunlarda,maydanoz ve nanelerimiz.yandaki küçük saksıdaki,küçük gülümüz..
bu minik biberler,kurutulup,kuru dolabında yerini aldı bile..
bu da yine biberlerimiz ve çiçeklerimiz.alttaki saksılar,ev sahibimiz Hacı teyze'nin reyhan ve kekikleri.Mersin'e yazlığa giderken bana bırakmıştı.
gelelim pidelerimizeeeeee
MİNİ PEYNİRLİ PİDELER
bunlardaaaaaa,Birsen arkadaşımın sitesinde( http://www.birseninmutfagi.com/) görüp,mutlaka denemeliyim dediğim,nefis mini peynirli pideler.foto benim pidelerimin,tarif Birsen arkadaşımın.bu vesileyle,hem tarif için teşekkür ediyorum,hem de dünyaya yeni gelen minik prensesini Allah bağışlasın diyorum arkadaşım.


MALZEMELER:
Hamuru İçin:
4 su bardağı un
10 gram yaşmaya
Tuz
Su
İç Malzemesi İçin:
250 gram eriyen bir cins peynir
1/2 demet maydanoz
2 tane yumurta
1 çay bardağı
YONCA mısırözüyağı
Ayrıca bir parça tereyağı
YAPILIŞI:Unu yoğurma kabına alıp ortasını havuz gibi açalım.Ortasına maya ve tuzu koyup suyu azar azar ilave edip ele yapışmayan bir hamur haline getirelim.Bir kenarda bekletip iç harcını hazırlayalım.Maydanozları ince ince doğrayıp karıştırma kabına alalım.Peyniri doğrayıp maydanozlara ekleyelim.İçine yağı ve yumurtaları kırıp karıştıralım.Bu arada bekleyen hamurdan minik parçalar alıp tezgahta unlayıp merdaneyle çay tabağından biraz daha büyük olacak şekilde açalım.İçine peynirli harçtan koyup kenarlarından kapatalım.Yağlanmış tepsiye dizelim.Kenarlarına erimiş tereyağı sürüp ısıtılmış 200'Cde pişirelim.Sıcak servis yapalım.